İslam Devrimi sonrasında tüm hayatı değişen bir aileden gelen İranlı perküsyonist Farhood Khademi'nin İstanbul’daki yaşamına konuk oluyoruz. Onun “Bir insan eğer göç ediyorsa; kendi toprağını, kendi ailesini, kendi akrabalarını, kendi tanıdıklarını, kendi kültürünü, medeniyetini unutup başka bir yere gidiyorsa bu rahatlıktan dolayı değildir. Orada kalıp savaşabilirlerdi, öyle mi? Bu kadar basit mi yani?” sözleri göç meselesi üstüne bir kere daha düşünmeye davet ediyor.
Üç bölümlük belgesel üç yabancı sanatçının ülkesindeki şartlardan kaçıp İstanbul’da başladıkları yeni hayatı anlatıyor.
Ülkesindeki şartlardan kaçıp İstanbul’da yeni bir hayata başlayan sanatçıların hikâyesini dinlemeye Suriyeli müzisyen Omar Alkilani’yle başlıyoruz. Üstelik bu etkileyici seri ismini de 23 yaşındaki Alkilani’nin “I am Syrian and I am İstanbullu” (Suriyeliyim ve İstanbulluyum) sözünden alıyor. İşte ülkesindeki savaşla yıkılan, müzik tutkusu ve İstanbul'la yeniden hayat bulan genç bir müzisyenin öyküsü...
İslam Devrimi sonrasında tüm hayatı değişen bir aileden gelen İranlı perküsyonist Farhood Khademi'nin İstanbul’daki yaşamına konuk oluyoruz. Onun “Bir insan eğer göç ediyorsa; kendi toprağını, kendi ailesini, kendi akrabalarını, kendi tanıdıklarını, kendi kültürünü, medeniyetini unutup başka bir yere gidiyorsa bu rahatlıktan dolayı değildir. Orada kalıp savaşabilirlerdi, öyle mi? Bu kadar basit mi yani?” sözleri göç meselesi üstüne bir kere daha düşünmeye davet ediyor.
Ülkesinde bir prens olarak doğan Kongolu gitar sanatçısı Enzo'nun hikayesine hoş geldiniz. Enzo, diktatör Mobutu dönemini, kadınlara tecavüz edilen ve çocukların zorla çalıştırıldığı madenleri, haksızlığa karşı sesini yükselttiği için nasıl hapsedildiğini ve şimdi İstanbul’daki müzik dolu, huzurlu yaşamını anlatıyor.